Sadeliği ile Büyüleyen Bir Aşk Hikayesi: Normal People
Yazar: Hande Sena Işın
Sally Rooney’in aynı adlı kitabından uyarlanan Normal People, 2020 yılında üzerine çok konuşulmuş bir gençlik romans dizisi. Yarım saatlik 12 bölümde, iki gencin liseden üniversite sonuna doğru uzanan aşk ve arkadaşlık ilişkisini konu alıyor. Aşklar hep masalsı ele alınır film dünyasında, oysa Normal People dizisinde Connell ve Marianne’in aşk hikayesi, hayatın akışı kadar doğal ve durgun şekilde işleniyor, mükemmel olmaktan uzak. Yaşam içerisinde şemaları ve modları ile dizinin ana karakterilerin hayat akışına şahit oluyoruz.
Marieanne zengin bir aileden gelen, babasını kaybetmiş, anneden hiç bir destek ve yakınlık alamayan, kardeşinden zorbalık gören bir geç kız. Dizinin başında okul ortamında dışlanan, genelde kopuk korungan veya içsel zayıflıklarını büyüklenmeci konuşmaları ile telafi etmeye çalışan, atara atar gidere gider bir modda. Yalnızlığı ve sevilmemeyi aileden öğrenmiş. Connell da tek ebeveyn ile büyümüş bir çocuk, fakat onun annesi destekleyici, rehberlik edici bir anne. O Marienne’in tersine okulda oldukça popüler bir genç. Bu açıdan bakıldığında, her iki ana karakter de tek ebeveynle büyümekle beraber, mevcut olan ebeveynin sıcaklık ve destekleleyiciliğinin, çocuğun gelişim sürecindeki duygusal ihtiyaçları karşılaması ve köken olduğu şemalar açısından ne kadar belirleyici olduğunu bir kere daha görüyoruz.
Connell’ın annesi Marianne’lerin konağında temizlik yapıyor. İşte bu sayede bu iki genç arasında bir yakınlaşma başlıyor. Marianne’nın Connele’a yakınlaşma isteği, onun etkileyici vücudu veya popülerliğinden değil. Duygusal yoksunluk ve sosyal izolasyon şemalarına teslim Marriane “ Okulda benimle gerçekten konuşan tek kişisin” diyerek ona olan yakınlığının sebebinin şema kökenini net bir şekilde belirtiyor. Sosyal izolasyon şemasını bazen kolaylıkla dışarıdan göremeyiz, kişi her koşulda bir arkadaş çevresi içerisinde olabilir, seviliyor ve ait hissediyor gibi görülür. Connell da bunlardan biri, okulda mevcut olan popülerliği onun içsel olarak yalnız hissetmesine engel olmuyor, belki de bu nedenle o da Marriane’e yaklaşıyor. Ve böylece bir ilişki doğuyor aralarında.
Bu yakınlık ikisi baş başa iken, her ikisi içinde mutlu tatmin edici, anlaşıldığını hissettikleri, derinden bağ kurdukları bir ilişki iken, maalesef insani şematik zorlanmalara takılıyor. Connell sosyal aidiyet konusunda çok hassas, Marienne okulda sevilmeyen bir genç kız olduğundan, kendi şemalarının tesirinden kurtulup, ilişkilerini açık edemiyor, arkadaşları yanındayken Marienne’le konuşmuyor, ondan uzak duruyor. Gizli süren ilişki en son noktasında mezuniyet zamanı Connell’ın başka bir kıza mezuniyet partisine daveti ile Marianne için kopuk korungana geçmek mecburiyetinde kalacağı, kaçınmacı halde okuldan ayrılacağı kadar acı verici bir hal alıyor. Marienne için bu terkedilme şemasının teslimi. Ve ilişki böylelikle kopuyor… Bu ilk kopuşları, ancak şema kimyasından dolayı elbette son olmuyor.
Dizi iki gencin üniversitede karşılaşmaları ile hayatın zamanla değişip tanıdıkların farklı şartlarda karşımıza çıkabileceğinin altını çiziyor. Lise döneminin popüler genci, üniversitede sosyal izolasyonu daha da derinden hissediyor, bu noktada lisede bu şemasını telafi eden Connell, şu noktada artık teslimde. Yabancı bir şehirde, kendinden farklı insanlar arasında uzak ve sevilmediğini hisseden Connell, çokça kütüphanede yalnız ders çalışarak veya odasında kitap okuyarak geçiriyor. İşte bu dönemde Marianne ile tekrar karşılaşan Connell, bu sefer makyajlı, hoş giyimli, bir erkek arkadaşı olan ve sosyal bir Marianne ile karşılaşıyor. Bu noktada Connell’ın yakışıklılığı Marienne’in arkadaşlarının ilgisini çekince Mariene’nin onu kıskandığını ve bununla beraber bağlarını yeniden kazanma adına bir mesajlaşma başlattığını görüyoruz. Marianne’ın terk edilme şeması net olarak ikinci kez devrede ve telafi mekanizmasıyla kendini bariz şekilde gösteriyor.
Yeni yakınlaşma süreci bir arkadaşlık gibi başlamakla beraber, Marianne Connell’ın lisede onu yaptığı gibi dışlamıyor, tam tersi arkadaşları arasına sokmaya çalıştığında Connell’ın cümlelerinde sosyal izolasyonunu aşırı telafi etmeye çalıştığını ve işe yaramaması ile teslime düştüğünü net bir şekilde görüyoruz: “ Burada kendimin yüz farklı versiyonunu deniyorum ve yine de işe yaramıyor” diyor. Lisede dönemlerindeki ilişkileri üzerine konuştuklarında, aralarında geçen şu diyalog Marienne’in şemalarını görmemiz açısından çok etkileyici:
Connell :Arkadaşların biliyor mu?
Marienne: Hayır!
C: Öğrenirlerse utanır mısın?
M: Evet, bir kaç açıdan.
C:Neden?
M: Çok küçük düşürücüydü
C: Sana davranışım mı?
M: Evet, Buna dayanmış olmam.
Gerçekten Marianne’ın böyle bir duruma dayanmış olması onun derinde yerleşmiş duygusal yoksunluğunun bir teslimi idi. Bu konuşma Marienne’in o dönemki erkek arkadaşı Gareth ‘dan ani şekilde ayrılmasına sebep oluyor, ve elbette bu da baş karakterlerimiz arasında ikinci bir yakınlaşmaya sebep oluyor.
Yeni dönemde, Marienne’in duygusal yoksunluk teslimi, ilişki içerisinde karşı tarafı mutlu etmek için istemediği şeyler yapmaya gönüllü olması halinde de ortaya çıkıyor, cinsellikte özellikle. Bir gün Connell, bunu Marianne’a şu açıklıkta söylüyor: “Beni mutlu etmek için sevmediğin şeyler yapmamalısın” Marienne ise, onu mutlu etmenin hoşuna gittiğini söylüyor. Derin içsel boşluk duyguları ile bunu yapmak duygusal yoksunluk yaşayan kişilerde çok karşılaştığımız bir durum ve üzücü elbette, Marienne’in şansı ise, Connell’ın gerçekten hislerine değer veren destekleyici bir ebeneyn figure ile büyümüş olması, bu sayede bu durumdaki yanlışlığı Marienne’e gösterebiliyor.
İlişkilerinin ilerleyen dönemlerinde Connell’ın iş yerindeki bir tadilat sebebi ile işe ara vermesi isteniyor ve yaz döneminde kirasını ödemeyeceği bir pozisyon oluştuğu için bir çözüme ihtiyacı oluyor, Marienne ile ilişkileri devam etmekle beraber bu dönemde onun evinde yaşamayı ondan istemekte zorlanıyor, çünkü maddi yetersizlikler Connell için bir kusurluluk duygusu ile yaşanıyor. “Ben Sligoya döneceğim, belki sen de başkaları ile görüşmek istersin” şeklinde bir ifade ile durumu ona anlatıyor. Aslında istediği Marienne’in ona gitme demesi, fakat terk Edilme şeması olan Marienne bunu nasıl yapabilir ki? Duyduğuna incinen Marienne, Conell’ın onu istemediğini düşünüyor elbette. Ve “Evet isterim!” diyerek karşılık veriyor ve bir kere daha terk edilmiş olmanın kalp kırıklığı ile Connell’ın gitmesini izliyor. Kusurluluk duygumuz olduğu bir konuda yardım talep etmek bazen ne zor bazen öyle değil mi? Ve isteyemediğimiz şeyleri ancak başka baş etmelerle açığa çıkarabilmek. İşte bu da ikinci kopuş.
İkili arasında gördüğümüz bütün kopuşlar aslında, birincil olarak Connell’ın zorlanmaları sebebi ile oluyor gibi görünüyor: Sosyal aidiyet duygusuna karşı ilişkisine sahip çıkmama, maddi zorluklarını bir kusurluluk şeklinde yaşadığından kırılganlık göstererek talep etmekte zorlanma… Böyle görünmekle beraber, burada bir şema/mod döngüsünü görüyoruz, Marienne’ de ilişkinin meşruluğunu talep edemeyen, olanla yetinen bir uyumlu teslimci halde iken onun da şemaları devrede.
Bu ikinci ayrılık Marienne’in yanlış ilişkilerde sevgiyi aramasına sebep oluyor. Ve derinde yatan kusurluluk şemasının kendini göstermesine şahit oluyoruz. “İnsanlara neden kendimi sevdiremediğini bilemiyorum, sanki doğduğumdan beri bende bir terslik var” Sonrasında da cezalandırıcılık şeması kendini gösteriyor “ Bunları bazen hak ettiğimi düşünüyorum, yoksa neden başıma gelsinler ki.” Conell’ın ona olan sağlıklı sevecen ebeveyn yaklaşımı ise çok iyileştirici: “İnsanlar sana kötü davranıyorlar diye bu senin bunu hak ettiğin anlamına gelmez.”
Karakterler yaş aldıkça, ilişkileri içerisinde her ikisinin de desteğe ihtiyacı olduğu anlarda birbirlerine destek olduklarını görüyoruz. Connell okul arkadaşının vefatı ile depresyona düştüğünde Mariene onun için orada, Marienne ise kardeşinden zorbalık gördüğünde Connell. İkisi arasındaki son yakınlaşma döneminde, gerçekten güvenli, anlaşıldıkları bir ilişki yaşıyorlar, Marienne’in Connell ile son yakınlaşması anne tarafından red edilmesine sebep olmakla beraber, Connell’ın ve annesinin ona sahip çıkan yaklaşımları ile iyileştiriliyor.
Connell New york’tan aldığı bir yüksek lisans teklifi ilişkileri için doğal bir ayrılık ihtimalini gündeme getirse de, son yakınlaşmalarındaki güvenli bağlanma görüntüsü, bu ilişkinin geleceğe gideceğini beklemesine sebep oluyor seyircinin… Bu noktada Marienne, sosyal izolasyon şeması olan Connell’ın içine girmekten çekindiği New york’ta yeni bir hayata doğru gitmesi yönünde onu destekliyor. Ve bu da dizinin son ayrılığı oluyor. Marienne’den gelen bu destek, bir terk edilme şeması aşırı telafisi olarak da görebiliriz. Fakat fikrim, Marienne’in sevgi ve aidiyet alanındaki yarayı Connell ile ilişkisi boyunca iyileştirmiş olduğu yönünde, bu nedenle de bu davranışın koşulsuz kabul ile Connell’ı seven Marienne’in destekleyici tavrı olduğu. Her neden olursa olsun, bu dinamiğin gelişimini seyreden eğitimli göz içten şunu net olarak biliyor, bu ayrılık son ayrılık değil, bu iki genç yeniden hayat tarafından bir araya gelecekler. İşte size “ve böylece sonsuza kadar birlikte mutlu yaşadılar” klişesi ile bitmeyen hayat gibi duru bir ilişki hikayesi, şemaların etkisinde tetiklenerek, sürekli şekilde tekrar eden döngüler halinde.
Dergideki yazı görselleri
